16 Aralık 2012 Pazar

24 Kasım 2012 Cumartesi

Ben Anadoluyum!

ESKİLER ESKİMESİN DİYE

BEN ANADOLUYUM TOPLU TÜRKÜ SÖYLEME GELENEĞİ ANADOLUDA DEĞİŞİK İSİMLERLE DEVAM EDİYOR…
ŞANIURFA’ DA SIRA GECESİ ,
KEMALİYE’ DE (EĞİN’ DE) SIRA ODASI,
GAZİANTEP’ TE BARAK KÖY ODASI,
DİYARBAKIR’ DA VELİME GECELERİ,
ELAZIĞ’ DA KÜRSÜBAŞI,
EDİRNE’ DE HELVA SOBETLERİ,
ADIYAMAN’ DA DEREAĞZI,
ŞEBİNKARAHİSAR’ DA SEDİR KENARI HAVALARI,
ARTVİN ARFONA, AVANOS GALE BİNNİK,
BOLU’ DA ATEŞ GEZMELERİ, MAÇKA KUSKURA,
KONYA BARANA, KESKİN MUHABBET GECELERİ GİBİ DAHA YÜZLERECE TÜRKÜ SÖYLEME GELENEĞİ…

BİR ÇOK YERDE BU TÜRKÜ MECLİSLERİ DEĞİŞİK İSİMLERLE DEVAM EDİYOR… BU TOPLANTILAR SADECE TÜRKÜ MECLİSLERİ SEĞİL ELBET… HER TÜRLÜ SOSYAL AKTİVİTENİN GERÇEKLEŞTİĞİ İRFAN MECLİSLERİ : ŞEHRİN YA DA O YERLEŞİM MERKEZİNİN HER TÜRLÜ SORUNLARININ KONUŞULDUĞU, FAKİR FUKARANIN TESPİT EDİLİP, YOKSULLARA YARDIM KARARLARININ ALINDIĞI, İÇ HUKUK SİSTEMİNİN YÜRÜTÜLDÜĞÜ YANİ HAKLININ HAKSIZIN AYIRT EDİLDİĞİ HAKSIZLARA ÇEŞİTLİ CEZALARIN VERİLDİĞİ , KIZ ALIP VERME KARARLARININ ALINDIĞI, HAT DA BAZI YERLER DE CUMA HUTBELERİNDE NELERİN KONUŞULACAĞININ BİLE KARAR ALTINA ALINDIĞI, GECEYE KATILANLARIN DÜNYEVİ HİÇ BİR STATÜSÜNÜN KABUL EDİLMEDİĞİ : STATÜNÜN ANCAK “ERDEM”E GÖRE VERİLDİĞİ, HER TÜRLÜ KİTABIN, TARİHİ, KAHRAMANLIK, DİNİ VB. KLİTAPLARIN OKUNUP TARTIŞILDIĞI İRFAN VE ERDEM MECLİSLERİ…

BEN ANADOLUYUM PROGRAMINI KONUSU BU İRFAN MECLİSLERİ… BU PROGRAM DA HİÇ BİR MİKROFON GÖRÜNTÜSÜNÜ GÖREMEYECEKSİNİZ… DÜNYA DA İLK KEZ BİR TELEVİZYON PROGRAMINDA KANALLI TUTTİ-RECORDER TEKNİĞİYLE SES KAYITLARININ YAPILDIĞI PROGRAM… PROGRAMIN HER BİRİ EN AZ 20 KONUK VE KAMERA ARKASINDA DA EN AZ 50 KİŞİ OLMAK ÜZERE TOPLAM 70-80 KİŞİYLE GERÇEKLEŞTİRİLDİ…

 PROGRAM, TÜRK TELEVİZYON TARİHİNİN (1968’ DEN BU YANA) GEREK PROGRAM TÜRLERİNDE GEREKSE PROGRAM SAYISI AÇISINDAN EN ÇOK PROGRAM ÜRETEN EKİBİ TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİ…


23 Kasım 2012 Cuma

Hiç kimsenin duymadığı yıllanmış bir albümden 14 yıl sonra ilk defa...
Besteler Hüzzam Oldu - Murat Hacıfazlıoğlu 1998



Zeki Müren - Dü Çeşmimden Gitmez

,




Dü çeşminden(gözlerimden) aman aman
Gitmez aşkın hayalin
Kıble oldu aman aman
Bana dostun cemali
Rah ı aşka(aşk yoluna) süvar olup gitmeyen
Ey efendim aman aman
Nice bilsin bu hali
Ben o yarin bendesiyim(kölesiyim)
Bende i ef kendesiyim
Bahçesinde bülbülüyüm
Canım güldür cemali


HİSAR BUSELİK ŞARKI
TANBURİ MUSTAFA ÇAVUŞ(1700-1770)


Ve Gazze!

Öyle bir dünya ki, orada çocuklar oyuncak için ağlamaz!



"Ey zulümler yapmış olan!
Gönlün nasıl hoştur?
Karşılık veren Hakk'ın isteğinden habersiz misin?
Yahut yaptıklaırnı unuttun, gaflet senin için perdeler astı.
Ardında hasımlar olmasaydı senin berraklığını gökyüzü kıskanırdı.
Ancak o haklar için hapistesin, asiliklerinden dolayı azar azar özür dile.
Hesaba çeken, seni bir anda yakalamasın...
Ey efsane olmuş ve varlığını mahvetmiş!
Kaç efsane deneyeceksin?
Senden daha gülünç hiç bir efsane yoktur;
Harap mezarının kıyısında dur.
Ey bilgisizlik ve şüphe mezarına girmiş olan!
Feleğin fıkra ve efsanesini ne kadar arayacaksın?
Bu dünyanın işvesini ne zamana kadar tadacaksın?
Ne aklın düzeninde kaldı, ne de canın.
Hor ve zalim bir arkadaş olan şu felek, senin gibi
yüz binlerce kişinin yüz suyunu döktü."

MEVLANA




Wael Kfoury - Hatta Nelte2i / 2012 / وائل كفوري - حتى نلتقي

Gaza The Silence of a Nation

Biriniz!



 Biriniz birkaç yıldız taksın gökyüzüne
Biriniz çay hazırlasın
Biriniz akşam olsun
İçinde atların öldüğü müzik susunca
Biriniz çocukluğuna sarılıp kuyuya insin
Ağlamak gerekiyorsa biriniz ağlasın
Biriniz akşam olsun yeniden
Biriniz yağmuru dansa kaldırsın..


/ Mevlana İdris Zengin /

Sokaklar ve onlar!

Yolcu uçağında bomba paniği!

Onur Air'e ait Antalya - İstanbul seferini yapan uçakta bomba ihbarı yapıldı.

Onur Air'in Antalya - İstanbul seferini yapan uçağında bomba olduğuna dair ihbar üzerine harekete geçen özel harekat timleri, üzerinde bomba olduğunu söyleyen bir kişiyi gözaltına aldı.

Onur Air'in Antalya-İstanbul seferini yapan uçak, bomba ihbarı üzerine Atatürk Havalimanı'na iniş yaptı. Polis, havalimanında geniş güvenlik önlemleri aldı. Muhtemel bir olumsuzluğa karşı itfaiye ve sağlık ekipleri de apronda hazır bekletildi. Özel harekat polislerinin de katıldığı operasyonda, uçağın çevresi sarıldı. Polis, uçağa girerek üzerinde bomba olduğunu söyleyen kişiyi etkisiz hale getirdi. Zanlının yakalanmasının ardından yolcular rahat bir nefes aldı.

Uçaktan çıkarılan zanlı, "PKK'lılar için ölüm orucu tutuyorlar. Şehit olan askerlerimiz için neden oruç tutulmuyor" diye bağırdı. Zanlı polis aracında bindirilerek uzaklaştırıldı.

Büyük panik yaşayan yolcular, "Biz de bir şey anlamadık. Üzerimde bomba var dedi Afyon üzerindeyken. İlk önce uçağın Sabiha Gökçen'e ineceğini sandık daha sonra buraya indik" diye konuştu.

Vali Mutlu: Akli melekeleri yerinde değil

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, ihbarda bulunan yolcunun, uçak indikten sonra yolcuların inişini engelleyecek şekilde hareketlerde bulunarak, uçak kapılarının açılmasını bir süre engellediğini söyledi.

Vali Mutlu, "Güvenlik kuvvetlerinin sorunsuz şekilde uçağa girerek, akli melekelerinin yerinde olmadığı sanılan şahsı alıp, şahısla ilgili gerekli işlemlere başlamışlardır" dedi.

Mutlu, uçağın kaçırılması, başka bir yere götürülmek istenmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı.

Robert De Niro'dan, ABD ve İsrail'e öfke

ABD'li usta oyuncu Robert De Niro, bombardıman altındaki Gazze ile ilgili çok sert konuştu. Filistin'e destek verdiği bilinen aktör, Gazze'de yaşananlardan dolayı tek suçlunun İsrail olmadığına işaret ederek, Amerika'yı topa tuttu.

İsrail'in Gazze'ye yönelik bombalı saldırısına ABD'li oyuncu Robert De Niro'dan tepki geldi.İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısını değerlendirmesini isteyen Fox Haber muhabirinin sorusuna cevap veren 69 yaşındaki De Niro, "Yaptıklarından dolayı neden İsrail'i ya da İsraillileri suçluyoruz ki?" dedi. Bu cevap karşısında muhabir şaşkınlık geçirdi. Çünkü Robert De Niro'nun Filistin'e sempatisini biliyordu. Durumu fark eden oyuncu, konuşmasını şu örnekle sürdürdü: "Kuduz bir köpek tarafından ısırıldığınız zaman kimi suçlarsınız? Köpeği mi, sahibini mi? Kuşkusuz sahibini. Bu yüzden bütün suç Amerika'nın. İsrail gibi bir ülkeyi desteklediği için."

Amerikalı Yahudi düşünür Noam Chomsky de İsrail'in Gazze'yi bombalamasının, sivillerin yaşadığı yerleri hedef almasının ve yüzlerce insanı katletmesinin "insanlığa karşı suç olarak algılanabildiğini ve bu şekilde tanımlanabileceğini" belirtti. İsrail'in uyguladığı şiddetin asla "kabul edilebilir bir hamle" olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Chomsky, ABD'nin onlarca yıldır İsrail'i açıkça desteklediğini, şimdi de Gazze'ye yapılan saldırılara "göz yumduğunu" ifade etti. Chomsky, ABD'nin, İsrail'in yaptığı saldırıları desteklemekle yetinmeyip bu hamlelere doğrudan katıldığını, saldırıların ABD silahlarıyla gerçekleştiğini, bu ülkenin ekonomik, askerî ve diplomatik desteğiyle bağlantılı olduğunu dile getirdi.

2 Ekim 2012 Salı

ZAZ ( Isabelle Geffroy)



Isabelle Geffroy biography;

Isabelle Geffroy better known by the nickname Zaz, is a French singer mixing jazzy styles, French variety, soul and acoustic. She is famous for her hit "Je Veux", from her first album, Zaz, released on 10 May 2010. Wikipedia Born: May 1, 1980 (age 32)

Sıla - İmkansız ( 2012 ) / YENİ



Varlığı belirsizin
Anlaşılır mı yokluğu
Hangi dil anlatmaya yetkin yeterince sonsuzu






Sıla İmkansız - Şarkı Sözleri


Batık bir gemi, ay gök sakin
Gün suskun, biz sakin
Çare yoksa, senin yüzünden
Sarındık güya bembeyaz
Karanlık hayatın o perçemi
Kaçaksak, benim yüzümden

Varlığı belirsizin
Anlaşılır mı yokluğu
Hangi dil anlatmaya yetkin yeterince sonsuzu

İmkânsız, inanmam
Yalvarırım, dayanmam
Can bu yıkık, kırık dökük
Yapma, olmaz

Senle ben sadeceyiz
Nihayet arbedeyiz
Üveysek hiç konuşma
Ah, benim deli goncam
Ufku yetim kara gecem
Dengim benim, dengesizim

Varlığı belirsizin
Anlaşılır mı yokluğu
Hangi dil anlatmaya yetkin
Yeterince sonsuzu

İmkânsız, inanmam
Yalvarırım, dayanmam
Can bu yıkık, kırık dökük
Yapma, olmaz


 Ezginin Günlüğü - Rüya



Bir kus ucar gökyüzünde süzülür
Bir cocuk bütün oyunlara yazilir
Bir gül kokar tüm cicekler ezilir
Bir tel kopar ahenK ebediyen kesilir


Yüzünü görmem, yerini sormam
Elini tutmam oy oy
Seni hic unutmam


Tenine degmem, sesini duymam
Adini koymam oy oy
Sana hic doymam


İsmira - Dört Oda

İsmira; caz ile etnik müziği harmanlayan İzmirli amatör bir grup





Can Atilla, Ömer Faruk Tekbilek, Mercan Dede, Burhan Öçal, Farid Farjad

İşte CAN ATİLLA'nın yeni eseri "MAKBER"

Avrupa kurban olsun kara kaşına / İskender Pala

Usta, benim yıllar yılı bilim diye uzun uzun anlattığım şeyleri bir türkünün iki dizesine biriktirmiş, bir formül gibi, hem de anlaşılır dil ile söyleyivermişti:

" Uğrun uğrun kaş altından bakınca 
   Can telef ediyor, gül acem kızı".


 
 Eskiler "el-veled sırrı ebih (oğul babanın sırrıdır, babadan nişan verir)" derlermiş.

Büyük usta Muharrem Ertaş'tan sonra daha büyük usta Neşet Ertaş sanki bu sözü doğrulayan müşahhas bir numune; babasından öte bir tekamül çizgisi gibi. 1950'lerden bu yana Türk insanının yüreğine dokunan terennümlerin virtüözüydü o, sessizce çekilip gitti. Sahnelerin kapış kapış türkücü kaynadığı yıllarda da, türkülerin yasaklı muamelesi gördüğü yıllarda da Türkiye'den uzakta, Almanya'da yaşamış olması, zannederim ona hem bir sanatçı kimliği, hem bir gönül adamı şahsiyeti kazandırmıştı. Malum, 2000 yılına kadar biz onu bir sahnede izleyemedik, uzaktan sesini dinlemekle yetindik.

Divan şiiriyle ilgilenenler bilirler, sevgili, eğer âşıkları arasında görünecek olursa, âşıklar rekabet hissiyle birbirlerine girer, kıyamet olur. Bu esnada sevgili, âşıklarını görmezden gelir, onları yok farz eder; dönüp yüzlerine bakmayarak her birini aşk sınavından geçirir ve hangisi kendi uğrunda ne tür fedakârlığa katlanabilecek, kendinden geçecek, uğruna canını feda edecek diye bekler. Âşıklar arasında onu gördüğü için dayanamayıp bayılanlar, gözleri kamaşıp (çünkü güneş göz kamaştırır) yol şaşıranlar, ne yaptığını bilemez hale gelip naralananlar ve nihayet vuslat sevinci duyup can telef edenler... Halk şairleri arasında bu mazmunu kullanan fazla kişiye rastlamadım ben. Ta ki bir gün, Neşet Ertaş'ın Acem Kızı türküsünü dinleyesiye kadar. Usta, benim yıllar yılı bilim diye uzun uzun anlattığım şeyleri bir türkünün iki dizesine biriktirmiş, bir formül gibi, hem de anlaşılır dil ile söyleyivermişti: "Uğrun uğrun kaş altından bakınca / Can telef ediyor, gül acem kızı".

Bu mısraları duyunca türkünün bir hikâyesi olmalı dedim içimden. Araştırıp Almanya'da yaşanmış bir olaya dayandığını öğrendiğim zaman da şaşırdım. Çünkü ben eskilere uzanan bir hikâye bekliyordum. Birkaç yıl sonra Bayram Bilge Tokel, Neşet Ertaş Kitabı'nda ustanın kendi ağzından özetle hikâyeyi şöyle yazdı:

"Acem Kızı, bizim Selli Yusuf'tan duyulan dörtlüklerdir. İki dörtlüğünü ben kendime göre havalandırdım önce. Böylece 45'lik plağa okudum. Benim biliyorsunuz Fransa'da, Belçika'da kız kardeşlerim var. Almanya'da biraderim var. Arada bunları görmeye gelirdim. Biraz da içtiğimiz sıralar, bir meyhaneye gittik. Bir ara baktım ki, kapıdan şah gibi bir kız girdi içeriye. Bütün millet de ona baktı. O havayla barmene oturdu. Tabii yanına gelenler oldu, kendine bir içki söyledi, sağına soluna gelenler oldu, ama kimsenin yüzüne bakmadı, keyfine baktı. Böyle bir havanın bizi etkilememesi mümkün değil. Ben Acem Kızı'nı çalarken iki dörtlüğe arada bir dörtlük de ben takmış oldum. Ne Acem Kızı'nın benden haberi var, ne benim ondan. (Akçağ Yayınları, Ankara 1999, s. 184-185)."

Bu satırları okuyunca, Divan şiirinin sevgilisi yaşıyor olsaydı işte o kız olurdu, Neşet Ertaş orada bir âşık, rakipler de kızı gıpta ile izleyen diğerleri olurdu herhalde dedim içimden. Üstelik Neşet Ertaş, türkünün ikinci dörtlüğüne "Seni saran oğlan neylesin malı / Yumdukça gözünden döker mercanı" diyerek yine bir Divan şiiri mazmunuyla başlıyordu. Âşıkın, sevgili merkezli yaşadığı bir hayatta paranın pulun önemi kalmadığı gibi hasret ve hicran yüzünden de gözyaşının hesabı yoktur. Ama bu gözyaşlarının her biri ya bir inci tanesi olup düşer veya ağlamaktan kanlanmış gözlerden mercan mercan dökülür. Âşıkın sermayesi, işte bu inci ve mercanlardır, yoksa cüzdanındaki banknotlar değil. Çünkü hakikatli bir güzele âşık olduktan sonra para pul kaygısı aradan çıkar.

Türküyü araştırdım. Neşet Ertaş'ın Selli Yusuf dediği kişiye ait değildi. O yalnızca bir aracıydı. Güfte biraz fark ile yedi bentten oluşuyordu ve Karslı Âşık Cenani'ye (Ahmet Çelik) aitti. "Silkinip de Şamova'ya çıkınca / Eğlen Şamova'da kal Acem Kızı // Gerdan domur domur rengin kırmızı / Seherde açılmış gül Acem Kızı" diye başlıyor ve Neşet Ertaş'ın okuduğu bölümler "Silkinip de Şamova'ya çıkarsın / Misk ü amber gül yanağa takarsın // Kaş altından uğrun uğrun bakarsın / Can alır sendeki tel Acem Kızı /(sonra da)/ Seni saran oğlan neylesin malı / Yumdukça gözünden dökerler camı" şeklinde devam ediyordu. Şüphesiz Âşık Cenani'nin mısraları çok yürek yakıcı, ama onun büyüsüne büyü katan, şiirin güzelliğini bir çıt daha sanatla yoğurup katmerlendiren Neşet Ertaş olmuş. Duyarlı bir yürek, rastladığı sanat eserini kendine göre yorumlarken ona kalite katar çünkü. Yoksa UNESCO boşuna Neşet Ertaş'ı yaşayan insan hazinesi ilan etmiyor. Usta sanatçıyı 25 Eylül'de kaybettik. Ardından rahmetler okumak ve türkünün üçüncü kıtasını ruhuna ithafen tekrarlamaktan gayrı ne gelir elimizden:

Avrupa kurban olsun kara kaşına

İngiliz Fransız değmez döşüne

Amerika Belçika düşmüş peşine

Bir de Alman kurban bil acem kızı

25 Eylül 2012 Salı

Üstad Neşet Ertaş ruhun şad olsun



GÖNÜL DAĞI - NEŞET ERTAŞ

Gönül dağı yağmur yağmur varan olunca
Akar can üstüne sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar


Dil gizli gizli Dil gizli gizli
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar
Dil gizli gizli Dil gizli gizli


Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü verilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider yar oy yar oy yar oy yar


Yol gizli gizli Yol gizli gizli
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar
Yol gizli gizli Yol gizli gizli


Seher vakti garip garip bülbül öterken
Kirpiklerin o kok yar yar cana batarken
Cümle alem uykusunda yatarken
Kimseler görmeden yar oy yar oy yar oy yar


Gel gizli gizli gel gizli gizli
Hoyratlar görmeden yar oy yar oy yar oy yar
Gel gizli gizli gel gizli gizli
Horozlar ötmeden yar oy yar oy yar oy yar
Gel gizli gizli gel gizli gizli






NEREDESİN SEN

Şu garip halimden bilen şiveli nazli,
Gonlum hep seni ariyor neredesin sen?
Tatli dillim guler yuzlum ey ceylan gozlum,
Gonlum hep seni ariyor neredesin sen?


Ben aglarsam aglayip gulersem gulen,
Butun dertlerim anlayip gonlumu bilen,
Sanki kalbimi bilerek yuzume gulen,
Gonlum hep seni ariyor neredesin sen?


Sinemde gizli yarami kimse bilmiyor,
Hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
Boynu bükük bir garibim yuzum gulmuyor,
Gonlum hep seni ariyor neredesin sen?


Neşet ERTAŞ


Türk halk müziği bestecisi, söz yazarı ve yorumcusu halk ozanı Neşet Ertaş 74 yaşında İzmir'de vefat etti. Vefatından birkaç saat önce kaleme alınan bir yazı Ertaş'ı çok güzel tarif etti.

"Ve Neşet Ertaş bilenle bilmeyen bir olmaz... İlk gençlik aşklarının yürek yakan sevdalarıyla usul gözyaşları döken delikanlılar, gencecik gelinlik kızlar bilir, tanır onu... Bir kere değdi mi yüreğine artık Neşet'le büyürsün, Neşet'le aşık olur, Neşet'le yuva kurarsın, Neşet'le çocuğunu büyütür ve Neşet'le ölürsün." Posta gazetesi köşe yazarlarından Candaş Tolga Işık, bugün kaleme aldığı köşe yazısında usta isimle ilgili samimi bir yazı kaleme aldı. Ertaş'ın kısa bir hayat hikayesiyle bizi geçmişe götüren Tolga Işık, Bozkırın Tezenesi'nin bir serzenişine de yer verdi: "20 yıl önce gençler türkülerime ağlardı şimdiki gençler aynı türkülerde göbek atıyor."

 İşte o yazı:



NEŞET ERTAŞ

Emeğinin karşılığını hiç alamamış bir babanın, emeğinin karşılığını hiçbir zaman layıkıyla alamamış çocuğuydu o...Hayat hikayesini bir cümle ile özetlerdi: Zenginsen ya bey derler ya paşa, fukaraysan ya abdal derler ya cingan haşa!

* * *

Yokluktan, yoksulluktan, fukaralıktan çok çekmişti...

Soytarıların paraya para demediği günlerde meteliğe kurşun atıyordu...

Televizyonun ve radyonun devlet egemenliğinde olduğu dönemlerde “batılılaşma” zannederek “tezek kokuyor bunlar!” diye aşağılayıp yasaklamışlardı türkülerini...

‘Düğün şarkıcısı' diye küçümseyenlere “Ben düğünlere de giderim, içkili yerlere de... Çünkü her yerde ‘insan' var” diyerek ders vermişti.

Sonunda düğünlerde bile çalmasına izin vermediler.

Dayanamadı. Terk etti Türkiye'yi...

Almanya'ya gitti....

Adı garip konmuştu bir kere, musibetler bırakmıyordu yakasını...

‘Alamanya' yolunda trafik kazası yaptı. Alıp hapishaneye attılar.

Ne arayan oldu ne soran...

Bir tek Yaşar Kemal hatırladı onu...

Üzerinde “Bozkırın Tezenesine...” yazılı bir İnce Memed gönderdi hapishaneye...

O günden sonra adı Bozkırın Tezenesi kaldı ama tanıyanlar bilirdi ki o aslında garipti, garibandı. Memlekette zulüm hakimdi o yıllarda...

İşkence tezgahları kurulmuştu.

Konuşmaya korkuyordu herkes...

Almanya'dan isyan etti: “Suçun sorumlusu ruhtur, vücudun günahı yoktur. Kıymayın insancıklara...”

* * *

2 yıl önce Hasan Saltık'ın Unkapanı'ndaki ofisinde tanımıştım Neşet Abi'yi...

“İçme usta şu sigarayı artık” dedim.

Çattı kaşlarını, “Nasıl içmeyeyim bundan başka derdime ortak olanım yok ki” dedi.

Sonra inceden bir sitem etti: “Sen kalem tutan adamsın söyle bana, gençlerimize bir haller olmuş... 20 yıl önce gençler türkülerime ağlardı şimdiki gençler aynı türkülerde göbek atıyor.”

* * * Herkes bilmez ama bilen iyi bilir...

Ve Neşet Ertaş bilenle bilmeyen bir olmaz...

İlk gençlik aşklarının yürek yakan sevdalarıyla usul gözyaşları döken delikanlılar, gencecik gelinlik kızlar bilir, tanır onu...

Bir kere değdi mi yüreğine artık Neşet'le büyürsün, Neşet'le aşık olur, Neşet'le yuva kurarsın, Neşet'le çocuğunu büyütür ve Neşet'le ölürsün.

Bozkırın Tezenesi'nin türküleri, aşka bulanmış gönüllerin marşıdır!

* * *

Bu topraklarda yaşarken ‘kıymeti' bilinmiş ‘kıymetli adam' yoktur.

Hoş, göçtükten sonra da ne kadar kıymet bildiğimiz muammadır ama...

Arkasından “Ne adamdı ama” demeye...

“Bir daha öylesi gelmez” demeye kurulmuş saatlerimizin ayarını bozmak için yazıyorum bu yazıyı...

Neşet Ertaş hasta...

Ne olur dua edin onun için...

Neredeyse her gün acı haberlerle yanıyorken bir de onun kaybını kaldırmaz yüreklerimiz... Açıp ellerimizi dua edelim “Bir tane daha Neşet Ertaş'ımız yok. Ne olur o gülüşü gülden güzel adamı bizlere bağışla” diye...

Bu topraklar bir Neşet Ertaş daha çıkaramadı ve görünen o ki bin yıl daha çıkaracak gibi durmuyor!


Türk halk müziğinin efsane ismi Neşet Ertaş'ın vefatı, hayranları ve sanat dünyasını yasa boğdu. Siyaset dünyası ve sanatçılar, Neşet Ertaş'ın ölümüyle ilgili duygularını anlattı.

Halk ozanı Neşet Ertaş'ın ölümüyle şoke olduğunu belirten Kültür ve Turizm Bakanı Günay, "Zahidem türküsünü ne zaman dinlesem göz pınarlarım dolardı" dedi. Günay, hayatınıkaybeden Neşet Ertaş'ın halk müziğindeki yerini NTV yayınında anlattı.

Günay şunları söyledi: "Değerli, büyük bir sanatçıydı. Eşiyle konuştum, ziyaret etmiştik. Bu kadar erken beklemiyordum. Şok olduk gerçekten. İyi olmadığını biliyordum ama bu kadar erken beklemiyordum, çok üzgünüm. Çok keyifle dinlerdim. Zahidem türküsünü ne zaman dinlesem göz pınarlarım dolardı. Anadolu'nun içinden yazılmış gelen geleceğe kalacak en güzel aşk şiirlerinden birisi. Leyla ile Mecnun destanı gibi geleceğe kalacak söyleyişlerden birisidir.
Neşet Ertaş özgün sazıyla ve mütevazı kimliğiyle çok değerli bir sanatçıydı. Hepimiz bugün çok üzgünüz. Onun yazdıklarına, söylediklerine, çaldıklarına Kültür Bakanlığı olarak hep beraber sahip çıkmamız gerekiyor."

'BOZKIRIN SESİ KISILDI'

Ertaş'ın vefatı dolayısıyla mesaj yayımlayan Meclis Başkanı Cemil Çiçek de, Türk Halk Müziği'nin değerli sesi Neşet Ertaş'ın, bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumduğunu öğrenmekten büyük üzüntü duyduğunu ifade etti.
Türkiye'de bir neslin Ertaş'ın türküleriyle büyüdüğüne işaret eden Çiçek, şunları kaydetti:
''Onun vefatıyla birlikte bozkırın sesi kısılmış ve Türk Halk Müziği'nde bir dönem kapanmıştır. O, Türk Halk Müziği'ni geniş kitlelere sevdiren, bozlak tarzı türküleriyle gönüllerde taht kuran büyük bir sanatçıydı. Sevgiyi, aşkı, hasreti, gurbeti türkülerinde nakış nakış işleyen bir gönül adamıydı. Pek çok sanatçının yetişmesine öncülük etmenin yanında, derlemeleri ve besteleriyle halk müziği repertuvarına yüzlerce eser kazandıran büyük sanatçımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Bozkırın tezenesinin Türk kültürüne verdiği hizmet hiçbir zaman unutulmayacaktır. Mekanı Cennet olsun.''
Sanat dünyası da Neşet Ertaş'ı böyle anlattı.

RAHMİ SALTUK: ÇOK SIKINTI ÇEKTİ

"Yöresel sanatçılar arasında ilk beşe, belki de birinci sırada gelir. Bozlakları rahmetli babası gibi çok iyi söylerdi. Ahbaplığımız var ama Türkiye'nin hallerinden dolayı son dönemde görüşemiyorduk. 1969'da 'Gençlik Saati' vardı Ankara Radyosu'nda, ilk defa o programda çok ünlü olduğu dönemde tanışmıştık. Beraber Gençlik Saati'ne çıkmıştık. Çok güzel eserler bıraktı. Her ölüm erken ölüm demektir.
Bilgelik yanı vardı. Herkeste olmayan bir şey. Çok sıkıntılar çekti, Almanya'ya gitti. Unkapanı'nda karşılaştığımızda ona 'Yöneticiler sesimizi çıkarmamıza izin vermiyor' demiştim. O da 'O zaman sana bir firma gerekiyor' demişti."

İNCİ ÇAYIRLI: ÇOK BÜYÜK KAYIP

"Çok üzüldüm. Beklemedik, çok ani bir olay. İnsan olarak çok değerli bir kişiydi. Çok büyük bir kayıp. Büyük bir hocayı, iyi bir enstrüman çalan birini kaybettik. Başımız sağ olsun. Nur içinde yatsın. Yaptığı işi önce saygı ve sevgi, sonra da derin bilgisini katıyordu. Büyük üzüntü duydum."

SELDA BAĞCAN: HAYATI ACILARLA GEÇTİ

"Çok üzüntülüyüz, değerli bir ozandı. Birinci kaynaktan türküler dinleyemeyeceğiz artık. Kendisinden 2-3 eser aldım. Çok üzgünüm, nur içinde yatsın. Hayatı acılar içinde geçti. Hasan Saltık onu yeniden var etti, popüler olmasını sağladı. Hak ettiği değeri bulamayan insanlardandı. Bu kadar değerli bir ozan, kalbi kırık olarak gitti."

SABAHAT AKKİRAZ: HER TÜRKÜDE HATIRLAYACAĞIZ

"Hepimizin türküleriyle büyüdüğü, yaşadığı bir büyük usta. En büyük tesellim onun gibi çalan, söyleyen bir değerimiz yoktu. Sonsuza kadar her tele vurulduğunda, türkü söylendiğinde onu hep yaşıyor hissedeceğiz. Onu hep öyle duyacağız, öyle anımsayacağız."

BELKIS AKKALE: TOPLUMUN GÖNLÜNE GİRDİ, UNUTULMAZ

"Sanatçılar eserleriyle toplumun gönülen girmiş ustalar hiçbir zaman unutulmaz. Çok üzgünüm, haberi alınca da konuşmakta güçlük çekiyorum. Neşet Ertaş uzun yıllar halk türkülerine hizmet etti. Gençlik yıllarımda onun ilk kez konserine gitmiştim. Çok üzgünüz. Toplumda çok iz bırakan değerli bir ustayı kaybettik."

MUSA EROĞLU: SADECE KAZANDIĞI ERDEME ORTAK OLDUK

"Bütün sevenlerine, yakınlarına ve sanatçı arkadaşlarına öncelikle başsağlığı diliyorum. Sanat, Anadolu'nun geçmişi, geleceği ve yönetimi, sanata nasıl bakıldığı... Neşet Ertaş, bunların tam ortasında bir köprü, her iki tarafı da görülüyor. Bu isimlerin sayıları çok az. Aşık Veysel üç tane melodi vurduğu zaman Aşık Veysel diyorsun ama binlerce emek harcıyorsun hiçbir şey anlatılmıyor. Neşet Ertaş gibi 5-10 kişi var. Son fotoğrafa bakmamak lazım, daha önce bu adam neler yaptı, nerede hastalandı? Ondan sonra sahip çıkılıyor. Bütün geçmişini biliyorum, babasını, her şeyini biliyorum. Söylenecek başka laf yok. O bir Neşet Ertaş'tı ve kaybettik.

Aynı kuşaktaydık, ayrı bir jenerasyonduk. Ama finalde aynı ülkedeki insanların, aşkların sevgilerin ortak paydasıyız biz. Korunması gerekir. Yarın ötekilere de böyle ahlar-vahlar çekeceğiz. Bu ağıtçı toplum, öldükten sonra hep ağlar. Sağlığında kim bilir neler söylemişlerdir. Yarın da bizlere neler söyleyecek bilmiyorum. Çok yakın bir dostuydum. Aslında geçmişten bugüne ona sahip çıkmadık. Kendi kişisel becerisiyle zorla kazandığı erdeme ortak olduk."

SÜMER EZGÜ: YAŞARKEN EFSANE OLMUŞTU

"Başımız sağ olsun. Sadece halk müziği camiasının değil; onu seven, eserlerini dinleyen herkesin başı sağ olsun. Neşet Ertaş, Horasan göçeri bir Türkmen ozandı. Muharrem Ertaş ve Hacı Taşan'dan çok şey derlemişti. İki kişiyle tanışmayı çok arzu etmiştim. Bunlardan biri Talip Özkan'dı. Kendisiyle tanışamadım, telefonla görüştüm. Diğeri de Neşet Ertaş'tı. Neşet Ertaş'la bir Almanya seyahatinde tanıştım. Evine gitmiştim. Yufka ekmeği ve bulgur pilavıyla yapılan bir yemek ikram etmişlerdi.

Yıllar sonra Türkiye'ye geldiğinde programına çıkmıştı. Müthiş bir program olmuştu. Hemşerileri adeta stüdyoyu bastı. Programın süresini uzatmıştık. Bunun nedeni sevgiydi. Neşet Ertaş, yaşayan efsaneydi. Yaşarken efsane olmak çok zor bir şey. Bu tür efsaneler her zaman yaşar, eserleri kalıcıdır. Televizyonlarda Neşet Ertaş'ları göremiyorsunuz. Bu; yayıncıların, kültür adamlarının ders alınması gereken bir durumdur. Başımız sağ olsun, Allah rahmet eylesin. Yolu ışık olsun."

KIRAÇ: ONUNLA TANIŞMAK DÜNYALARA BEDEL

"Bir daha böylesi gelmez. Ben bozlakları çok seviyorum. Neşet Ertaş'ın türkülerini söylerken çok işe yaradığımı düşünüyorum. Neşet Ertaş'ta hem bir kabul ediş, hem bir isyan vardır. İki üç hafta önce konuşmuştum. Bana çok uzak olmayan coğrafi bölgenin büyük bir ozanı. Bozlaklar dünyadaki en tuhaf, en yüce müziklerdendir. Anlaşılmayacak kadar tuhaf ve güzel bir yerden söylüyordu. Onunla tanışmış olmak benim için dünyalara bedel."

FATİH KISAPARMAK: İÇİNDE GÖNÜL SÖZÜ GEÇMEYEN TÜRKÜSÜ YOK

"Hakkında çok belgesel hazırlanacak. Onun tabiriyle çok sözleri az, az sözleri öz söyleyen bir ozandı. Ben onunla diz dize, göz göze saz çalma onurunu paylaşanlardandım. Bence o gönül adamıydı, en önemli özelliği buydu. İçinde gönül sözcüğünün geçmediği bir tane türküsünü bulamazsınız. Yeri doldurulmayacak bir büyük efsaneydi."

ALAEDDİN YAVAŞÇA: YERİ BOŞ KALDI

"20. yüzyıla damgasını basan çok önemli sanatçıydı. Yeri boş kaldı. Bir daha kolay kolay benzeri gelmez. Sağlığındayken ona göstermemiz gereken ilgiyi, gönlümüzden taşan sevgiyi bunu belli edemiyoruz. Onu bu bakımdan tatmin ettiğimizi söyleyemem."




Nar Ağacı (Prof Dr Nazan Bekiroğlu)

Ekimde tüm kitapçılarda

7 Ağustos 2012 Salı

Sonsuz Sevgi - Albüm ( Murat Gökşen & Abdulaziz )



                             Sonsuz Sevgi - Albüm ( Murat Gökşen & Abdulaziz )






Her hakkı saklıdır 

5 Ağustos 2012 Pazar

Gerçeğin ressamı İranlı İman Meleki


Iman 1976 tarihinde Tahran'da doğdu. O bir çocukluğundan bu yana Resim sanatına hayran olmuştur. İran'ın en büyük gerçekçi ressamından Murtaza Katouzian -yanında 15 yaşında eğitim almaya başladı. . Bu arada, o profesyonel çizime başladı. 1999 yılında Tahran Sanat Üniversitesi Grafik Tasarım yılında mezun oldu. 1998 yılından bu yana çeşitli sergilere katıldı. 2000 yılında evlendin ve bir sonraki yıl o ARA Resim Atölyesi kurulmuş ve çizim öğretmeye başladı, klasik ve geleneksel değerler göz önüne bulundurarak eğitim vermektedir.

katıldığı önemli sergilerinden: Realist ressamlar İran Tahran Çağdaş Sanat Müzesi (1999) ve SABZ Galerisi (1998) ve Sa'ad Abad Sarayı (2003 KARA Studio Ressamlar Karma Sergi Sergi .) Iman, 2005 yılında William Bouguereau ödül ve ikinci uluslararası rekabet ARC salonu Başkanı Choice ödülü aldı.

İmam Meleki - Galeri
( Resimlerin orjinal boyutları için görmek istediğiniz resme tıklayınız! )